Son Dakika
Dilek Öncevarlık Hikayesini Anlattı: ‘ATABUTİK İle Hayatım Değişti’
Ataşehir’de Okullar Arası Atatürk Kupası Satranç Turnuvası Düzenleniyor
Ataşehir Temizlik Hareketi: Günde 500 Tona Yakın Çöp Toplanıyor
Başkan Adıgüzel, Kültür Merkezlerinde Proje Çalışmalarını İnceledi
Ataşehir Belediyesi, Avrupa Atık Azaltım Haftası’na Özel Etkinlikleri
İçerenköy Spor Tesisi Her Yaştan Ataşehirli Sporsevere Hitap Edecek
“Tarih evvelce bunu yapanları nasıl temize çıkarmışsa bizi de temize çıkaracaktır, buna da inanıyoruz!”
Diyordu tarihe geçen savunmasında Deniz Gezmiş 1971 yılında.
Aslında bu bir savunma değil aksine bir suçlamadır ve bu suçlamanın muhatabı da, başta o günün siyasi iktidarları olmak üzere, iktidarların yanlış uygulamalarını ve bozuk düzeni savunanlarının tümüdür.
Deniz Gezmiş o gün yapmış olduğu tespitlerde şunları dile getiriyor ve tarihe bir not düşüyordu.
“… İddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur. İddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız, biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz. Türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz. Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye’nin bağımsızlığını temin edemedik. Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık. “
Ve şimdi bu gün Üç fidan ve yol arkadaşlarının yargılanmasından 53 yıl sonra bir çınar oturuyor sanık sandalyesinde. Yine aynı dik duruş, yine aynı kararlı bakış ve yine aynı ülke sevdasıyla bir çınar. Üç fidanın yol arkadaşı, Cumhuriyet Halk Partisinin 7. Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu da bulunduğu sanık sandalyesinden baş kaldırıyor, savunma yerine tespitlerini ortaya koyuyor, mahkeme heyetinden çok topluma ve tarihe sesleniyor. ” Ben buraya işlediğim bir suçtan ötürü kendimi savunmak için değil, işlenen suçları kayıtlara geçirmek, hesabını sormak ve tarihe not düşmek için geldim.” diyor.
İçinde bir çok başık barındıran konuşmanın önemli noktalarından birisi, belki de en önemlisi yapmış olduğu şu analizde gizliydi. “Tarih kadar uzun bir yolculuktan geldim. 68 Kuşağında Denizlere, Mahirlere ve Hüseyinlere yoldaşlık ettim. İdamlara tanıklık ettim. Daha sonraları anladım ki, Sağdan ve soldan idam edilenlerin aslında aynı hedefte yürüyen kardeşler olduğunu. Düşmanlarımızın ise tek olduğunu.“
Evet sağdan ve soldan idam edilenlerin aslında aynı hedefe yürüyen kardeşler, düşmanın ise tek ve ortak olduğu gerçekliğinin kanıksanması gerektiği. İşte asıl üzerinde durulması gereken ve Safları Sıklaştırın söyleminin temelini oluşturan da bu hakikattir.
85 milyon insan Bizler zenginliklerimiz olması gerektiğini bildiğimiz halde her fırsatta tamda o noktadan ayrışmayı başaran bizler sağcı, solcu, seküler-dindar, Alevi-Sünni, Türk-Kürt değiliz, biz bir ve birlikte olması gerekenleriz.
Sanık sandalyesinde bu ülkenin amasız fakatsız tüm yurttaşlarının tek ve gür sesi olan Kılıçdaoğlu yüreği sızlayarak ;
“Biz, dünyanın en güzel toprakları olan bu vatanda, barış, kardeşlik, huzur ve bereket İçerisinde yaşama mücadelesi veren
ama İşgalci güçler ve onların içimizdeki işbirlikçileri eliyle birbirini öldüren…
-Gençlerini uyuşturucu baronlarının eline terk etmiş,
-Çocuklarının eğitim-sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayamayan,
-Gelişmiş dünyanın çoktan unuttuğu saçma konular yüzünden kutuplaşmış,
-Emeklisi aç,
-Hastası tedavi edilemeyen,
-Sınırları korunamayan,
-Emeği sömürülen,
-İnsanlık onuruna yakışan bir hayattan çok uzaklaşmış,
-Ağız dolusu gülmeyi unutmuş, 85 milyon ve tek millet olan kardeşler olduğumuza inandım.” diyerek ülkenin içinde olduğu çaresizliğin durumunu gözler önüne seriyor. Bakıldığında burada sıralananların her biri aynı sınırlar içerisinde yaşayan, aynı kültür ve yaşam bağlarıyla birbirine bağlı olan büyük bir toplumun ortak sorunu, ortak çasizliklerinden başka bir şey değil.
“Aslında, bu ülkeyi bölmek ve bizleri kendilerine köle yapmak için amansızca çalışan Emperyalistlerdi bizim tek düşmanımız. O kara günler geçtikten sonra, darbeler ve idamlar sürecini çok düşündüm ve tek bir şeye inandım” diyen Kılıçdaroğlu’nun oluşturduğu Halil İbrahim Sofrasının çıkış noktasını daha iyi göre biliyoruz. Bir araya gelemezler denilen farklı kutupları bu sofrada buluşturma gayretinden ve başarısından anlayabiliyoruz. 53 yıl sonra yine bir mahkeme salonu. Salon hınca hınç dolu. Birer birer tanıdık yüzler tanıdık isimler. Bülent Ecevit – Necmettin Erbakan orada. Selehattin Demirtaş – Sinan Ateş orada, Erdal Eren – Necdet Adalı orada, Can Atalay, Osman Kavala orada. Bir çift mavi göz orada. Sanık sandalyesinde ise üç fidan bir çınar oturmakta.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
24 Kasım 2024 Genel, Köşe Yazıları
06 Mart 2024 Ataşehir, Ataşehir Belediyesi, Gündem, Köşe Yazıları, Manşet, Siyaset, Son Dakika, Üst Manşet
17 Aralık 2023 Köşe Yazıları
09 Kasım 2023 Köşe Yazıları